İstanbul’un Gözlemcisi: Galata Kulesi

Sevdiceğim ile hafta sonları gezileri kapsamında, Beyoğlu’nun zarafetli taşı ve simgesi Galata Kulesi‘nde alıyoruz soluğu.

Daha sonrasında ise İstiklal Caddesi’ne doğru yol alarak, bu caddede bulunan St. Antuan Kilisesi‘ne uğruyoruz. Buradan Tophane’ye kadar tavanvay yapıp, Tophane’den tramvaya binip Beyazıt’a gidiyoruz. Beyazıt’ta Sahaflar Çarşısı’na gidip kitaplarda kaybolup, bit pazarına sapıyoruz. Buradan Unkapanı Pilavcısı’na, oradanda Fatih Merkez’e kadar yürüyoruz ve son olarak ise bugün yalnızca kalıntıları kalan Ayios Polieuktos Kilise‘ne uğrayıp gezimizi bitiriyoruz. Bugün sözünü edeceğim tek şey Galata Kulesi. Diğerlerinin yazılarını daha sonra ayrı bir başlık altında yazacağım.

“Şimdi Galata bir meyhanede,

aklım o zatı şahanede!…”

SAM_1475~2

Yüzyıllar boyu zarafeti ile insanları büyüleyen, bazen esirlerin, bazen ise kendinin zindanı olan ama halen daha yıkılmayan kudretli Kule! Galata Kulesi…

Öncelikle olarak buranın tarihinden söz etmek daha doğru olur sanırım.

İlk olarak Galata bölgesi Roma döneminde kayda geçmiş ve kendi içinde mahallelere ayrılmıştı. Fakat burada ilk yerleşimin ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemektedir.

Galata Kulesi ise 528 yılında inşa edilmiştir. Kuleyi yaptıran Bizans İmparatoru Anastasius’tur. Onun kuleyi yapmasının amacı ise Fener Kulesi olarak kullanmaktır. O dönemdeki adı ise Büyük Kule’dir.

13 yy da kurulan Ceneviz kolonisi Galata bölgesine yerleşti ve burası özerk bölge ilan edildi. Romalıların zayıfladığı dönemde gelen Cenevizliler, izin almadan Galata çevresini surlarla çevrelediler. Roma’dan gelen uyarılar üzerine bazı surları yıktılar, sonrasında ise buraya birbirine şık taştan binalar yaptılar. Taştan yaptıkları binalardan birisi de Galata Kulesi’dir. Esasen Romalılar tarafından yapılmışsa da bugünkü şeklini 14 yy da Cenevizler vermiştir. Cenevizliler, Cenova isimli bir şehir devletinin uzantıları. Dünyanın pek çok yerinde böyle Galata gibi ufak ufak şehir devletleri vardır. Cenevizlilerin denizciydi ve bu ticari bakımdan değişik imtiyazları vardı. Kuleyi de gemiler yolunu rahat bulsun diye inşa etmiş bu adamlar. Çünkü kulenin hemen alt tarafı Karaköy. Burada da ticaret limanı var. Amaç aslında bir nevi tabela görevi görsün yani. Tabii bu da Galata’nın bir zamanlar liman kenti olduğu iddiasını güçlendirir.

Daha sonrasında Cenevizliler kulenin tepesine büyükçe bir Katolik haçı yerleştirdiler. Hz. İsa’nın bu kuleye düşeceğine inanıyorlarmış. Osmanlılardan önce İsa Kulesi olarak anılan kulenin tepesindeki haç, Fatih Sultan Mehmet tarafından indirtilmiştir.

İstanbul fethinden sonra, Fatih Cenevizlilerin alayını vergiye bağlamış önce. Sonra işe yaramaz adamları almış sürmüş Sakız Adası’na, geri kalanları da dağıtmış. Kimini tersanelere göndermiş, kimini komple başka yerlere sürmüş.

Osmanlı’da burayı ele aldıktan sonra Romalılar gibi Fener olarak kullanmış. Kanuni döneminde ise hapishaneye çevrilmiş, 16 yy da ise Takıyüddin Efendi tarafından buraya Rasathane kuruldu. Rasathane, yıldızların izlendiği konumlarının belirlendiği bir merkezdir. Günümüzde de Rasathaneler vardır. Ama Osmanlı’da Rasathaneler sadece yıldız haritası çıkarmak için kullanılmazdı. Aynı zamanda eldeki verilere göre gelecek ile ilgili tahminlerde bulunurlardı.

Sultan 3.Murat daha sonra, ahalinin “meleklerin eteklerinin altına bakılıyor” serzenişi nedeniyle “yıldızlarla uğraşmakta hayır yoktur” diyerek burayı kapattı.

18.yy’da ise Galata Kulesi, İstanbul yangınlarına karşı gözetleme kulesi olarak kullanılmaya başlandı.  Fakat 18 yy da kulenin kendisi de yandı. Aradan yarım asır geçmeden tekrar yanmış bu kule ve yeniden onarılmıştır. Daha sonra İstanbul’da meydana gelen bir fırtınada ise çatısı uçmuştur. Kulenin onarımı 167 yılda bitirilerek bugünkü halini almıştır. Son onarımı ise 1967 yılında olmuştur.

Galata kulesinin derinliğinde bulunan çukurların altında birçok kafatası ve kemik bulunmuştur. Orta boşlukta bulunan bodrum zindan olarak kullanılmış ve bazı intihar olaylarının yaşanmasına sebep olmuştur. Bunlardan biri de ünlü şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ın 15 yaşında ki oğlu Vedat’ın intiharıdır. Bunun üzerine şair ”Galata Kulesi” adlı şiiri yazmıştır.

Tarihçesi’ne ilişkin son olarak Cenevizliler tarafından Hristos Surları olarak adlandırılan Galata Surları’nın uzunluğu 14 kilometre civarındaymış. Bu surlarının son kalıntısının ise 19 yy da yıkıldığı düşünülmektedir.

Kulenin hikayesine gelirsek de buraya ilişkin iki hikaye vardır. Bunlar:

1)Galata Kulesi efsaneleri arasında yer alan belki de en ilginç efsane, en eski olanıdır. Bu efsaneye göre Romalılar şuna inanıyorlarmış: Eğer bir kadın ve erkek, Galata Kulesi’ne ilk kez birlikte çıkarlarsa, onlar mutlaka evlenirler… Ama çiftlerden biri daha önce kuleye çıktıysa bu tılsım bozulurmuş.

 

2)Bu efsane ise daha masalımsı bir hikayedir. Bu hikaye Galata ve Kız Kulesinin aşkına dayanmaktadır.

Kız Kulesi boğazın ortasında, bütün zarafeti, güzelliği ile insanı büyüleyen şaheserdir. Efsanelere, aşklara konu olan bu kule tüm güzelliğine rağmen yıllarca yalnız kalmıştır.Bu yalnızlık onu karanlıklara itmiş, eski ışıltısını kaybetmiştir. Sonra bir gün yakışıklı bir kulenin karşı yakaya inşa edildiğini görür. Bu kule İstanbul’un her köşesine hakim ve kudretli duruşuyla öyle yakışıklı dururmuş ki aşık olmamak elde değilmiş. Bu sebepten Kuz Kulesi de bu kuleye aşık olmuştur. Galata Kulesi de ilk gördüğü an aşık olmuştur bu zarafetli, nazlı kuleye. Ama ikisi de birbirlerinin aşkından habersiz gizlice birbirilerini severlermiş. Galata bazen acaba onu sevdiğimi öğrense karşılık verir mi bana diye sorarmış kendine. Kimi zaman aşkından yanar kavrulur, kimi zaman ise çaresizlikten yıkılırmış. Bu asi aşığın yangınını ise her seferinde söndürüller, tekrar inşa ederlermiş. Yıllar yıllar geçmiş ve Galata belki bir gün ulaştırırım diyerek, sevgisini yazmış kağıtlara. Yazmış yazmış fakat ne mektupları, ne de sesini iletebilmiş nazlı sevdiğine. Derken günlerden bir gün, Hezarfen Ahmet Çelebi tırmanır kuleye, Avrupa’dan Anadolu yakasına uçmak üzere. Galata Kulesi’nin ısrarlarına dayanmayarak, kulenin yüzyıllardır biriktirdiği mektupları da yanına alarak kanatlanır ve onları Salacak sahiline yaklaşırken Kız Kulesi’ne bırakır. Rüzgarla savrulan mektuplar dalgalarında yardımıyla Kız Kulesi’ne ulaşır. Aşkının karşılıksız olmadığını anlayan Kız Kulesi, mektuplardan sonra daha güzelleşir. Bu sayede Galata Kulesi de sevgisinin tek taraflı olmadığını anlar.

İki genç aşık mutlu olmuşlar haliyle. O esnada İstanbul’da çok güzelmiş. ama bir gün mavisi terk etmiş gökyüzünü, Haliç’te yakamozlar öldürmüş kendini, motor dumanı boğazı boğmuş. Aşk da olarak Gülhane’de meşeden bir sandığa kitlemiş kendini, küskün.  aşkın meşe sandığa kendisini hapsetmesiyle, iki genç birbirlerine karşı duydukları sonsuz sevginin anlamını yitireceğinden korkuyorlarmış. İkisi de üzgün, ama umutlu, anlaşmışlar. Sevgimiz temiz kalmalı, denizin pisliği, gökyüzünün dumanı kirletmemeli sevdamızı, diye. İşte o gün bu gündür bekler durur Galata Kulesi ile Kız Kulesi. Heyecanla bekler ikisi de aşkın meşe sandıktan çıkarak doğayı yeniden kucaklamasını.

Fakat o günden sonra Galata hem esirlere hem de kendine zindan olur. Kız Kulesi de hem devlet adamlarının hem de kendinin zindanı olacaktır. Sevgileri gibi kaderleri de birdir artık. Ama yıkılmazlar. Her gün daha da dimdik yükselirler semaya. . İkilinin birbirlerine karşı hissettikleri bu duygular, onların karşılıklı olarak yüzyıllara meydan okumalarını sağlar…

Galata’nın ünlenmesinin sebeplerinden biri olan Hazarfen Çelebi ise daha önce görülmeyen bir şey yapmış ve Galata’dan taktığı kanatlar ile uçmuş, bu iki nazlı yâri birbirine kavuşmuştur. Yaptığı bu arabulucuk ise hiç iyi olmamıştır. Çünkü durumu duyan padişah Çelebi’yi Cezayir’e sürer. Aşıklara inanmanın bedelini çok ağır ödeye Çelebi, 31 yaşında sürgün yerinde ölür. Ve böylelikle hem iki gencin aşkına hem de kendisinin ölümüne konu olur.

*

Galata’ya belki de en güzel şiiri Beri Rahmi yazmıştır:

İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş

İstanbul deyince aklıma kuleler gelir
Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır
Ama şu Kız kulesinin akli olsa
Galata kulesine varır
Bir sürü çocukları olur

Galata Kulesi 9 kattan oluşmaktadır. 7. katına kadar asansörle, diğer iki kata ise yürüyerek çıkılıyor. Giriş öğrenci 5, tam 10 TL’dir.

Buranın içerisinde Osmanlı kıyafetleri ile fotoğraf çektirebilirsiniz. İlk fotoğraf 10 TL’dir. Ayrıca buranın içerisinde Helikopter Similasyonu’da bulunmaktadır. İstanbul içi yapılan turda, İstanbul’un pek çok yerini, en yüksek tepeden izleme şansını elde edebilirsiniz. Bunun bedeli ise öğrenci 8, tam 10 TL’dir.

Kulenin içerisinde birde ayrıca Kafe ve Restoran bölümü yer almaktadır.

SAM_1487~2

SAM_1488~2

Balkon ise manzarayı tam net bir şekilde görebileceğiniz noktadadır. Şehir ayaklarınız altında yer almaktadır. Bu balkon ve cumba ise Osmanlı döneminde yapılmış.

SAM_1489~2

IMG-20170813-WA0022IMG-20170813-WA0015

SAM_1493~2
Hazerfan Ahmet Çelebi’nin uçuşu.

Her ne kadar Evliya Çelebi Seyahatname adlı kitabında Hazerfan’ın uçtuğunu söylese de, günümüz tarihçisi İlber Ortaylı bunu yalanlamıştır.

Son olarak ise Bizans’ın rivayetine inanarak, sevdiceğinizi de yanınıza alıp bu kuleye çıkın ve İstanbul manzarasını seyre dalın. Mümkünse sürpriz yapın ve hatta gitmeden bu yazıyı okuyup, sevdiceğinize rehberlik yapın. Şahsen ben rehberliğimi devralıp balkonun manzarasında yazdıklarımı bir bir anlatarak, son derece eğlenceli vakitler geçirdik.  He son olarak sevgilisi olmayanlar ise yakın arkadaşlarını alıp çıksınlar.

SAM_1486~2
Söyle be Anastasius! Evlenecek miyiz? 😀

Sevgiler…

 

Yorum bırakın

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑